Zeytin’e Veda, Kırpık’a Merhaba
Bir kalbin iki ucunda şimdi iki güzel can var…
Biri, birlikte geçen yılların, paylaşılan sessizliklerin, göz göze bakıp her şeyi anlatabildiğimiz sessiz ama güçlü dostluğun adı: Zeytin.
Diğeri ise bir barınakta karşılaştığımda gözlerinde tanıdık bir kırılganlık, bir umutla bana bakan ve o an hayatımın yeni parçası olacağını hissettiğim küçük mucize: Kırpık.
Zeytin’im…
Sen hayatımda bir dönem değil, bir ömürlük iz bıraktın.
Seninle geçirdiğim her an, birlikte yaşlandığımız o günler, her sabah göz göze uyanmak…
Artık aramızda fiziksel bir mesafe var ama senin varlığın içimde, kalbimde, her nefesimde.
Sana veda etmek, kelimelerin tarif edemeyeceği bir boşluk, bir sızı. Ama seni sevmenin ne kadar büyük bir hediye olduğunu bildiğim için, şükran doluyum.
Sana veda ederken, seni uğurlarken gözlerim Kırpık’la buluştu. Belki de sen gönderdin onu bana, kim bilir…
Kırpık’ım…
Seninle ilk göz göze geldiğimizde kalbimde bir şeyin yer değiştirdiğini hissettim.
Zeytin’in açtığı yerden içeri girdin, usulca, sevgiyle.
Sana bakarken hissettiğim şey korku değil, eksik bir parçanın yerine oturmasıydı.
Hoş geldin hayatıma.
Biliyorum, sen Zeytin’in yerini almaya gelmedin; sen kendi yerini bulmaya geldin.
Ve o yer, kalbimde sımsıcak, senin için ayrılmış özel bir yer.
Zeytin’i her zaman sevgiyle anacağım. Onun varlığı, seni daha da anlamlı kılıyor çünkü sevmenin sınırı olmadığını gösteriyorsun bana.
Sana sarılırken, Zeytin’e teşekkür ediyorum.
Hayat bu iki güzel ruhla bana sevgiyi hem veda ederek, hem yeniden başlayarak öğretiyor.
Hoş geldin Kırpık.
Ve sonsuz sevgimle uğurluyorum seni, Zeytin…
